Permakültür veya ingilizcesi olan permaculture, ‘permanent agriculture’ yani ‘kalıcı’ ve ‘tarım’ kelimelerinin birleşmesinden geliyor. Permakültürün isim babası ve permakültürü geliştiren kişi Bill Mollison’dur.
Bill Mollison 30’lu yaşlarında biyolog olarak Avustralya’nın ormanlarının, nehir ve haliçlerinin canlı sistemleri üzerinde çalışmalar yapmış. Doğadaki ekosistemler içinde tüm canlı türlerinin bir arada, bir dengede varolduklarını ve geliştiklerini gözlemlemiş. İnsan etkisinin en aza indirgendiği, kendi kendine gelişebilen ve aynı zamanda insanlara gıda sağlayan bir ekosistemin de pek ala tasarlanabileceğini farketmiş. Bu sistemi ilk olarak kendi çiftliğinde tasarlamış. Başarılı olduğunu gören komşuları da benzer sistemleri kurmak üzere Bill Mollison’dan destek istemiş. Böylece 50 yılı aşkın bir süredir devam eden ve tüm dünyaya yayılan Permakültür sistemi gelişmiş.
Bill Mollison dünyanın hemen her köşesinde permakültür tasarımları gerçekleştirmiş. Geçmişten gelen yerel tarım uygulamalarını, yerel bitki türlerini incelemiş; doğru ve etkili olan yöntemleri permakültür içine katmış. Permakültür hala gelişen ve dünyada hızla yayılan bir sistem olmaya devam ediyor.
Permakültür, sürdürülebilir yaşama doğru ilerlemek için çok etkili ve başarılı bir sistemdir. Özünde bugüne kadar dünyanın türlü bölgelerinde başarıya ulaşmış olan doğal yaşam ve üretim sistemlerinin bir sentezi bulunmaktadır.
Permakültürün en temel direktifi, kendimizin ve çocuklarımızın sorumluluğunu üstlenmek ve ekolojik, karbon ayak izimizi sıfırlamaktır. Permakültürün doğal sistemler etiğinde:
- Dünyada geri kalmış doğal sistemlerin mevcut halleri ile koruma altına alınması ve bozulmaması;
- Bozulmuş sistemlerin rehabilitasyonu, dengeli ve sürdürülebilir bir hale getirilmesi;
- Yaşamımız için gerekli gıdayı sağlayacak gıda ormanlarının mümkün olan en az arazi kullanılarak kurulması;
- Nadir ve nesli tükenmekte olan hayvan ve bitkiler için doğal koruma alanları oluşturulması yeralmaktadır.
- Temeli sağlam etik değerlerden oluşan ‘permakültür’ ile sürdürülebilir yaşam sistemleri tasarlanır. Tasarımda gözönüne alınan önemli unsurlar:
- Tasarlanan sistemler olabildiğince uzun ömürlü olmalı ve olabildiğince az emekle tasarlanmalıdır. En fazla fayda için en az değişimi yapmaya çalışılmalıdır.
- Güneş enerjisi ile beslenen bu sistemler sadece kendi gereksinimlerini değil, sistemi tasarlayan insanların da ihtiyaçlarını karşılamalıdır.
- Sistemleri kurarken enerji harcanır ancak sistemler ömürleri boyunca daha fazla enerjiyi depolamalı ve korumalıdır.
- Doğa ile birlikte çalışılmalı, doğaya karşı çalışılmamalıdır.
- Problem aslında çözümdür. Asıl önemli olan probleme nasıl baktığımızdır.
Permakültürle sürdürülebilir yaşam tasarımında fikirler, malzemeler ve stratejik bileşenler, tüm canlı sistemlerine fayda sağlayacak şekilde bir araya getirilir. Sistemin her bileşeni birden fazla fayda sağlayacak şekilde işlev görür. Tasarımın gerçekleştirileceği bölge ve yer ile ilgili gözlemler yapılır, yerel koşullar, kaynaklar, bitki sistemleri tespit edilir. Bu gözlem ve tespitler ışığında bölge ve sektör analizleri yapılır.
Enerji kaynakları olarak insanlar, makineler, atıklar, yakıtlar göz önüne alınır ve bunların kullanımları, erişimi için ‘Bölge’ler oluşturulur. En yakın bölge ‘sıfır bölgesi’dir ve kurulacak evin veya yerleşim alanının en yakınındaki, en sık ziyaret edilecek bileşenleri içerir. Mesela sıfır bölgesinde hergün ziyaret edilen sebze bahçesi, sera, tavuk kümesi, atölye v.b. bulunur. Bir sonraki ‘birinci bölge’de sık ziyaret edilen meyve, baharat bahçesi, balık, ördek, tavşan gibi sessiz, küçük hayvanların barınakları, su depoları bulunur. İkinci bölgede daha seyrek ziyaret edilen bağ, bahçe, koyun, keçi veya büyükbaş hayvan barınakları, göletler, teraslar bulunabilir. Bu şekilde doğal orman, mera veya benzer doğal ortamların bulunduğu beşinci bölgeye kadar bölgesel tasarım yapılır.
Ardından zonlar belirlenir. Güneş, ışık/aydınlık, rüzgar, yağmur, su akışı, yangın gibi doğanın vahşi enerjileri gözönüne alınır. Yaz ve kış boyunca arazinin güneşlenme durumuna göre ev ve diğer binaların konumları ve tasarımları planlanır. Yazın aşırı güneşin binayı aşırı ısıtması önlenir; kışın ise kış güneşinin binanın pencerelerinden içeriye girerek binayı ısıtması sağlanır. Serinleten yaz rüzgarları ile üşüten kış rüzgarlarının hangi sektörlerden estiği belirlenir. Rüzgar hızını kesecek ağaç türleri bu sektörlere göre dikilir. Yağmur suyunu tutacak ve yönlendirecek sistemler tasarlanır. Sel riski olan zonlar belirlenir, seli engelleyecek önlemler alınır. Orman yangını riski varsa, yangın zonları belirlenir ve yine önlemler alınır. Permakültürde toprağı zenginleştirmek çok önemlidir, ama ilk iş olarak suyu tutmak ve akıllı kullanmak gereklidir. Arazi eş yükselti eğrilerine paralel olacak şekilde su hendekleri kazarak yağmurlu dönemlerde suyun araziden aşağıya akıp gitmesi önlenir, hendeklerde kalır. Hendeklerde takılan su, tıpkı süngerin suyu çekmesi gibi, toprağın içlerine işler. Derinlere kadar suya doyan toprak, bu suyu kurak zamanlarda bitkilerin ihtiyacına sunar.
Su hendeklerinin hemen yanında gıda ormanı kurulur. Hendekleri kazma işi biter bitmez önceden planlanmış ve hazırlanmış olan 20-30 çeşit bitki türü bir arada, aynı anda hendeklerin yanına ekilir. Baklagil türü bitkiler toprağı doğal olarak gübrelerken, diğer bazı bitkiler toprakta azot düzenleyici olarak vazife yapar Ayrıca hem erozyon önleyici, hem de zararlı otların çıkmasını önleyici vazifeleri vardır. Faydalı böcekleri çekecek çiçekler, kokuları ile zararlı böcekleri uzak tutacak bitkiler, diğer bitkilerin gelişmesine destek olanlar, sebzeler, meyveler hep bir arada dikilir. Zararlı böcekleri yiyen kurbağalar, kertenkeleler, kuşlar, uğur böcekleri buralarda yaşam alanları bulur.
Hendek civarında kendi kendini geliştiren ufak bir ekosistem, bir ‘Gıda Ormanı’ oluşur. Bu gıda ormanı bir yandan türlü ürünler verirken öbür yandan da yakınındaki diğer bitkilerin gelişmesini destekler. Gıda ormanı hem rüzgarı keser, hem aşırı sıcakta gölge ve serinlik yapar, hem de gıda ormanındaki faydalı canlılar, diğer bitkileri zararlılardan korur. Permakültürde birden fazla fayda ve iç içe geçmiş işlevler bulunur. Su hendeklerinin çevresine yerleştirilecek tavuk, kaz veya ördekler bir yandan gıda ormanından beslenirken diğer yandan zararlı böcekleri yerler ve dışkıları ile hendekleri gübrelerler. Suyla toprağa karışan bu gübre bitkileri besler. Elde edilecek doğal yumurtalar ve lezzetli et te ayrı bir katma değerdir. Gıda ormanı tabanındaki yonca, fiğ, korunga, çayır üçgülü gibi baklagil bitkiler toprağı doğal olarak gübrelerken, aynı zamanda yem bitkileri olarak koyun, keçi, inek beslemeyi de mümkün kılar.
İyi tasarlanmış bir gıda ormanının çok yönlü katma değerleri sayesinde verim de yüksek olur ve bir gıda fazlalığı yaşanır. Bu gıda fazlalığı ek gelir demektir; eğer bu gerçekleşmiyorsa, gıda ormanı doğru tasarlanmamış demektir.
Mono tarımda dönümlerce tek bir bitki türünün ekilir. Doğal ekosistem yokedildiğinden, toprağa gerekli besin maddelerinin kimyasal gübrelerle verilmesi, toprağın çapalanması ve zararlı böceklere karşı da kimyasal ilaç kullanılması gerekir. Bütün bu işler için tarım makineleri kullanılır, fosil yakıt tüketilir; kimyasal gübreler ve böcek ilaçları da fosil yakıtların yan ürünleridir. Bitkilerin dirençleri de düşük olur ve sürekli bakım, destek isterler. Toprağın doğal yapısı tamamen bozulduğundan sellerde bu tür topraklar akıp gider; erozyon artar, ülke çölleşir.
İyi tasarlanmış bir gıda ormanı ise dirençlidir. Aşırı soğuktan, sıcaktan, kuraklıktan, sellerden çok daha az etkilenir; modern mono tarımla arasındaki en belirgin farklardan biri budur. Gıda ormanı içindeki eko sistemde tüm canlılar birbirlerini destekleyecek ve geliştirecek şekilde varolurlar. Bir felaket geldiğinde bu ekosistemin belki bir kısmı etkilenir ve bazı canlılar ölebilir, ama sistemin geneli ayakta kalır.
Gıda ormanının bu özelliği, binaların ayakta kalma prensibine çok benzer. İnşaat mühendisleri binaların tasarımında benzer bir yaklaşım uygularlar. Dört ayaklı bir masa düşünün. Ayaklardan birini keserseniz, belki üç ayakla yıkılmadan kalabilir ama birini daha keserseniz, iki ayakla yıkılması kaçınılmazdır. Binaların ayakları ‘kolon’ lardır. Depremde binalar yıkılmasın diye çok sayıda sağlam kolonlar kullanılır. Ne yaptığını bilen bir inşaat mühendisi binayı öyle tasarlar ki, çok büyük bir depremde bazı kolonlar hasar görse bile, kolonların çoğu ayakta kalabilsin ve binada hasar olsa dahi bina yıkılmasın, can kaybı yaşanmasın. Ayrıca çok sayıda kolon da yeterli değildir. Sağlam zemine oturmuş, sağlam temelli, sağlam yapıda kolonların olması gerekir; kaliteli demir, beton, kum doğru oranlarda ve doğru şekilde kullanılmalıdır. Tıpkı gıda ormanı yapısındaki gibi: zengin ve yeterli su almış toprak üzerine birbirine destek olan, doğru tasarlanmış, çok sayıda bitki yerleştirilir ve yüksek direnç elde edilir.
Permakültürde toprağı zenginleştirmek çok önemlidir. İlk iş olarak kompost gübre yapılır. Kompost gübre, hayvan dışkıları ile ‘malç’ denen biçilmiş, öğütülmüş odun parçacıkları ve yeşil bitki karışımıdır. Kompost, besin ve mineral olarak çok zengin bir gübredir.
Malçın, yani ufalanmış ağaç dallarının birçok faydası vardır. 1970’lerde Fransa’nın güneyinde Akdeniz kıyılarında Provans bölgesinde yaşamış olan Jean Pain malç ile çok etkileyici çalışmalar yapmıştır. Malç bir yığın halinde toplanıp, üstü yaprak, toprak veya kumla örtüldüğünde, yaz ortamında 3 ay içinde ‘törf’e dönüşür. Törf, bitkilerin köklerine gübre olarak atılır. Erken baharda sebze ekilecek toprak 10 santim kalınlığında malç ile kaplanır ve yazın toprağın su kaybetmesini, zararlı otların gelişmesini önler. Yağan bahar yağmurları ile malç yavaşça çürüyüp gübreye dönüşür. Yazın seksen gün boyunca yağmur yağmadığı ve hiç sulam, gübreleme yapılmadığı halde domates, biber, patlıcan gibi sebzelerde bol verim alınır. Sulama gerekmediği için insan emeği de daha azalır.
Eğer orman kenarında yaşıyorsanız ve ormandan bol miktarda kırık dal bulabiliyorsanız, o zaman bunları malç yaparak üç metre yüksekliğinde, beş-altı metre çapında büyük bir yığın haline getirebilirsiniz. Bu yığının göbeğine plastik sulama boruları yerleştirin. Birkaç gün içinde yığının içinde yetmiş dereceye çıkan sıcaklıklara ulaşılır ve bu sıcak ortam aylarca devam eder. Evinizin sıcak su ihtiyacını, hatta evinizin veya seranızın kışın ısıtma ihtiyacını böylece karşılayabilirsiniz. Bahar geldiğinde, bu malç yığını törfe dönüşmüştür ve bu törfü gübre olarak kullanabilirsiniz. Ayrıca bu büyük malç yığınının içine bir va
ril yerleştirerek ve bu varilden dışarıya bir boru uzatarak, yığından çıkan metan gazını depolamak ve ocakta kullanmak ta mümkündür. Permakültür çalışmalarında hendekler kazıldıktan ve bitki tohumları atıldıktan sonra kazılı toprağın üstü malçla kaplanır. Eğer malç yoksa, saman da kullanılabilir. Tavuk tüneklerinin altına malç yayılır. Tavuk gübresi, malç ve ev artıkları karıştırılarak kompost gübreye dönüştürülür. Sterilize edilmiş malç içinde mantar yetiştirilir. Çamurlu patikalarda ayaklar çamurlanmasın diye yola malç serilir. Çevresi malç ile kaplanmış ağaç köklerinin görüntüsü de daha güzeldir.
Hendek açıp gıda ormanı kurmanın yanında, diğer faydalı bitkilerin köklerini malçla kaplamak hem su kaybını, hem de zararlı otların gelişmesini önleyecektir ve zamanla gübreye dönüşerek üzüm köklerini besleyecektir.
Permakültürün doğru ve etkili uygulanması ile yerel iklim koşulları dahi oluşturulabilir. Örnek olarak Avusturya’nın Alp Dağları’nda permakültür prensipleri ile arazisini tasarlamış olan Sepp Holzer, 1000 metreden daha yüksek kotlarda limon ve üzüm yetiştirebilmektedir. Sepp Holzer arazisini ilk devraldığında arazisinde su kaynağı yoktu. Hendekler açarak suyu tuttu, göletler yaptı. 45 hektarlık arazisinde zaman içinde 70 gölet oldu. Bu göletler yerel iklim oluşturarak daha çeşitli mahsul almanın yanında, doğal olarak bol miktarda balık üretiyor ve evinin elektrik enerjisini de sağlıyor.
Permakültürün faydaları arasında:
- Bozulmuş doğanın, toprağın yeniden canlandırılması;
- Gıda ormanları ile ihtiyaç olunan besinlerin doğal yollardan, az emekle üretilmesi;
- Doğayı bozmadan, kirletmeden ihtiyaçtan daha fazla ürün alınabilmesi ve bu ürünlerin artan insan nüfusunu beslemede kullanılabilmesi
- İhtiyaç olunan enerjinin önemli kısmının üretilebilmesi ve fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılması;
- Çok daha güzel, doğal bir ortamda yaşayabilme, çok daha anlamlı ve keyifli bir hayat sürebilme imkanı vardır.
Permakültürün yaygınlaşmasının çok yönlü faydalar doğuracağı aşikardır. Hükümet ve yerel yönetimlerin permakültür çalışmalarını desteklemeleri, hatta koordine etmelerinde fayda vardır.
Bir taraftan işsizlik gün geçtikçe büyüyen bir sorun olmaya devam ederken öbür taraftan da ülke gittikçe çölleşiyor, ülkenin biyokapasitesi düşüyor. Şehirleşmenin, işsizliğin önüne geçebilmek ve ayrıca ülkenin biyokapasitesini de yükseltebilmek için kırsalda permakültür çalışmaları teşvik edilmelidir. Ülkenin farklı doğa ve iklim koşullarına göre tipik permakültür sistem ve uygulamaları geliştirilebilir ve bu sistemler o bölge insanına öğretilebilir. Şehirden kırsala geri göç etmek isteyenlere bu permakültür uygulamaları için destekler, gerekirse araziler verilebilir.
Çölleşmeye karşı orman dikimi çalışmalarının hemen hepsinde bir bölgeye bir veya birkaç farklı cins ağaç türü topluca dikilir. Permakültür açısından bu pek doğru bir yaklaşım değildir çünkü bu tür çalışmalarda çoğu zaman güçlü bir ekosistem yeniden kurulamaz veya kurulması daha uzun zaman alır. Bazı durumlarda tek tip dikilen ağaçlar toprağın yapısını da bozabilir; mesela sadece çam türleri dikilirse toprak gittikçe asitleşir, başka bitkilerin gelişmesi zorlaşır. Bu tür ormanların aşırı yağışlara ve toprak kaymalarına karşı dirençleri de daha düşük olur. Permakültürle orman oluşturmada ise ilk adım suyu tutmaktır. Yağmur mevsiminde suyu tutmak ve toprağa iyice işlemesini sağlamak için hendekler açılır. Hendekler civarına birbirlerini destekleyen, yerel koşullara uygun bir grup bitki topluluğu hep birlikte ekilir, dikilir. Böylece kendi kendine gelişebilen bir ekosistem meydana gelir. Permakültür sistemi ile oluşturulan ormanlar diğerlerine göre çok daha dirençli olurlar ve çok daha kısa sürede gelişirler.
Doğal tarımın öncülerinden Fukuoka’nın buluşlarından biri tohum topağıdır. Bitki tohumları önce toprak çamuruna bulanır, kurutulur. Ardından birkaç kez kil çamuruna bulanır ve ufak bir topak haline gelir. Bu topaklar, açılan hendeklerin etrafına elle serpiştirilir. Sert ve kuru kil topak içindeki tohumlar yağmur mevsimine kadar fare ve kuşlardan korunurlar; ortam çimlenmeye uygun olduğunda filizlenirler. Hendekler suyu tuttuklarından, hendek etrafındaki bitkilerin de hayatta kalma şansları yüksek olur. Topak haline getirilecek tohumlar arasında korunga, alfalfa, yonca, çayır üçgülü gibi baklagil bitkileri ile hem toprağın doğal olarak gübrelenmesi hem de yabani otlara karşı toprağın korunması sağlanır. Baklagil bitkilerin köklerinde bitki ile simbiyotik yaşam içinde olan ‘rizobia’ bakterileri bulunur. Bu bakteriler azot yapıcıdır ve toprağı doğal olarak gübrelerler. Hendek kenarlarına dikilecek ağaç fidanları arasında akasya, mimoza, keçi boynuzu, erguvan gibi yine baklagil ağaçlar bulunur ve bunlar da diğer birçok faydaları yanında, toprağı gübrelerler. Ufak bir alanda yapılacak deneme ile, aradan bir yıl geçtikten sonra hayatta kalan bitkiler, o yerel bölgede hangi bitki türlerinin daha etkili olacağını göstermiş olacaktır.
Fukuoka’ya göre çöller yağmur olmadığından değil, yeşil bitki örtüsünün yokolmasından dolayı meydana gelmektedir. Bir kez yeşilliği sağlayınca, yağmurlar da geri dönecektir. Keza, çölde baraj yapmak ta aslında hastalığın belirtilerini tedavi etmek için bir çabadır ama yağmuru arttırabilmek için doğru strateji değildir. Öncelikle ormanları geri getirebilmeliyiz.
Yıllar boyunca modern tarımla, kimyasal gübre ve ilaçlarla doğal yapısını ve bereketini kaybetmiş toprakları da ‘biyo gübre’ ile yeniden canlandırmak mümkündür. İçinde zengin mineraller ve faydalı bakteriler bulunan biyo gübreler su ile karıştırılarak toprağa verildiğinde toprak tekrar canlanır, doğal döngüsüne kavuşur.
Şehirlerde de permakültür çalışmaları yapılabilir. Balkon ve çatılarda gıda üretilmesi, boş alanların gıda üretimi için yeniden tasarlanması, temiz enerji üretilmesi, atıkların değerlendirilmesi, mevcut binaların enerji tüketimlerinde tasarruf, suyun idareli kullanımı ve temizlenmesi gibi birçok çalışma permakültür altında toplanıp, koordine edilebilir.
Özetle aslında yapılması gereken, insanların temel ihtiyaçlarını, doğal yöntemlerle kendilerinin üretmelerini, karşılamalarını teşvik etmek olmalıdır. Permakültür bu yönde çok iyi bir yol göstericidir.